Benim çocukluğumda bugünkü Uluderbent Kasabası DERBENT olarak anılırdı. Kısaca DEVRENT te deyiverirlerdi. Köyümüzde sadece tütün dikilir ve hububat ekilirdi. Hayvancılık ve diğer uğraşılar azdı. Ekin biçmek tek başına zor olur , çok zaman alırdı. Halk yakın akrabalar ile değişik yapar, birer gün biribirlerinin işlerinde toplu olarak çalışırlardı. Ekinini biçecek olan , işinde çalıştığı kişileri çağırır bir günde de kendi ekinini biçtirirdi. Toplanan köylü bir günde kocaman bir tarla ekini biçerdi. O gün tarla sahibi katmerler yapar, yayık ayranları hazırlar, bazlamalar , otlu pideler, köpük helvalar ikram ederdi. En kenardan ekin biçene "ENERCİ" EN ORTADAN BİÇENE " GÖZECİ" diye hitap edilirdi. yanık sesliler bir türkü kaldırır tağı taşı inletirdi . insanlar biribirlerini saygıyla dinnler, eğlence yapar gibi ekin biçerdi. Akşama doğru bir ekin tarlasından dağı taşı inletircesine alkışlar, HEYYYY sesleri yükselirse o tarlanın bitmek üzere olduğunu anlardık. Birlikte büyük işler yapar eğlenirlerdi. Benim köyüm yoksuldu, fakirdi ama OSMANLI küyü idi. Orada insanlık bir başka idi. Saygı , sevgi vardı. Bu günkü ULUDERBENT gerçekten de ULU ve namlı idi. Hey benim çocukluğum, hey benim DEVRENT im hey !